Selin IŞIL, 4. Basılı kitabı MEKTUP' u okurlarıyla buluşturdu
Konuğumuz yazar, teorisyen, Selin IŞIL YAZARLIK AKADEMİSİ kurucusu ve gazeteci-yazar Selin IŞIL.
Selin IŞIL, 4. Basılı kitabı MEKTUP' u okurlarıyla buluşturdu. Hatta Selin IŞIL' ın bu kitabı henüz piyasaya çıkmadan öylesine ses getirdi ki, kitap çıktıktan kısa bir süre sonra hemen 2. Baskıya geçti.
Gazeteci- Yazar ve yazar koçu Selin IŞIL' ın önceki kitapları olan Hayata Tutunuyorum ve Hayatın On Altın Kuralı halen 14 ülkede satılmaktadır.
Yazar, ilk kitabı Hayata Tutunuyorum ile pek çok kez ödüle layık görülmüş ve bunların yanı sıra Azeri-Türk ortak yapımı olan bir Antolojiye de 3 eseriyle imza atmıştır.
Ülkemizde kendi branşında pek çok İLK'e imza atan yazar Selin IŞIL' ı konuk etmek istedik ve ortaya aşağıda okuyacağınız leziz sohbet çıktı.
1) Selin hanım sizi tanıyabilir miyiz? Selin IŞIL kimdir?
S.I: Ben yazmaya gönlünü kaptırmış, İstanbul' da yaşayan, eğitime, insan gelişimine önem veren ve sevginin her türüne kucak açmış bir kalem aşığıyım.
2) Yazım dünyasında her çıkardığınız yeni kitapla çıtayı biraz daha yükseltiyorsunuz. Sanki aslında kendinizle yarış halindesiniz! Nitekim her yeni kitabınız bir öncekinden daha çok ses getiriyor, hem de henüz piyasaya çıkmadan önce. Son kitabınız Mektup' tan bahsediyorum. Çünkü bildiğimiz kadarıyla Mektup adlı eserin çıkmasından bir ay kadar önce kitap, okurlarınız tarafından rezerve edilen kitap unvanını aldı. Bunun sebebi sizce nedir ve bu konudaki hislerinizi bizimle paylaşır mısınız?
S.I: İnanın bu konudaki hislerimin kelime karşılığı yok. Çünkü bu, kelimelere sığmayacak bir mutluluk, onur, heyecan ve sevinç. Sanırım bu konuda beni en iyi anlayacak olanlar kalemdaşlarımdır. Zira, bir kitabın vücut bulmadan, sırf yazarın kalemine güvenerek ve inanarak talep görüyor olması olağanüstü güzel bir duygu. Hâl böyle olunca, ister istemez bir sonraki işinizde çıtayı yükseltmek için kendinizle yarış haline giriyor ve tek rakibiniz kendiniz oluyorsunuz! Çünkü gösterilen sevgiye ve ilgiye layık olma çabası sizi daha iyiyi yapmak için teşvik ediyor.
3) Mektup adlı kitabınızın editörlüğünü de siz yaptınız? Kitabı hem yazıyor olmak hem de editörlüğünü üstlenmek nasıl bir duygu? Bunun zorluğunu yaşadınız mı?
S.I: Öncelikle bunun, yani bir eserin baştan aşağı size ait olması fikri paha biçilemez. Hayır, hiçbir zorluğunu yaşamadım. Çünkü aslında zaten diğer kitaplarımın da editörlüklerini ben yaptım. Mektup' taki tek fark, bu kez ismimi yazdırmış olmam. Kaldı ki, Selin IŞIL YAZARLIK AKADEMİSİ' nde bol bol editöryel eğitim veriyoruz danışanlarımıza. Hatta akademi dışından da gelen editöryel dosyaların çalışmalarını yapıyorum. Fakat evet, bu kez bir eserimde adımı yazdırmak %100 bütünlük sağladı.
4) Akademi demişken, kısaca Selin IŞIL YAZARLIK AKADEMİSİ' nden bahseder misiniz?
S.I: Selin IŞIL YAZARLIK AKADEMİSİ arz-talep üzerine doğdu. Yazmak isteyenler, birşeyler yazıp da bunu nasıl şekillendireceğini bilmeyenler, editöryel konuda bilgi almak isteyenler ve hatta diksiyon ve okuma sanatı ile kendini geliştirmek isteyenler çoğalıp, arkası kesilmeyince, ben de akademiyi kurmaya karar verdim.
5) Tekrar Mektup' a dönecek olursak, bir röportajınızda okumuştum; "Kitabın dış kabının janjanı kadar içeriği de önemlidir." dediniz. Sizin kitaplarınızdaki dış kap ( kapak tasarımı) hep beyaz fon üzerine ve aydınlık. Kitaplarınızın dışı bile ışık saçan bir ferahlıkta. Mektup da öyle. Bu sözünüzün kapak seçimlerinizle ilgisi var mı, varsa nedir?
S.I: Kesinlikle ilgisi var. Maalesef günümüzde görsel çekicilik, içerikten daha çok tercih edilir oldu. "Göz tutulması!" dediğim hisse daha çabuk kapılıyor insanlar. Bu da demek oluyor ki, insanları evvela gözlerine verdiğiniz huzur ile fethedebilirsiniz! Tabii bu söylediğim kalıplaşmış okur ve fan kitlesi için geçerli değil. Zira onlar zaten sizin duygu dünyanızdan çıkacak olan yazım kalitenizi bildiği için işin görsel boyutuna takılmıyorlar. Hâsılı; bütün kitaplarımdaki aydınlık fonlu kapak tasarım seçimleri bana aittir. Tabii ki gerekli rötuş ve düzenlemeleri sevgili grafikerlerimiz en güzel şekliyle yapıyorlar. Diyeceğim o ki; artık günümüzde içerik kalitesi kadar görsel show' un da ayrı bir önemi var.
6) "Kalıplaşmış okur" deyince siz, sanki üstünüze yapışan ve takipçileriniz tarafından söylenen şu sözün sizin üzerinizdeki etkisini öğrenmek isterim; " Siz yeter ki yazın! Siz ne yazsanız biz okuruz".
S.I: Evet, sağ olsun okurlar ve sevenler bunu sıkça söyleyip beni mahcup ediyorlar. Fakat dedikleri gibi; ne yazsam okuyorlar. Bırakın kitaplarımı, sosyal mecrada koyduğum noktayı bile beğeni ile okuyorlar. Ve onlar bu sözlerini doğrularcasına, Mektup' u çıktıktan kısa bir süre sonra 2. Baskıya sürükleyen güzel yüreklerdir... Okurlarım sözlerinde durarak, Mektup ile bunun doğruluğunu bir kez daha kanıtladılar. Hepsine sizin aracılığınızla da yine ve yeniden teşekkür, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
7) Mektup'u bu kadar özel yapan sizce nedir ve bu eserin sizin için bir ayrıcalığı var mı?
S.I: Mektup'u okurun gözünde özel kılan bence bugüne kadar yapmış olduğum bütün projelerde kaliteye ve seçkin olana önem vermem. Sadece kitap ya da gazete köşe yazılarıyla değil, bugüne kadar yapmış olduğum pek çok söyleşi, verdiğim konferanslar, katıldığım TV. ve radyo programları, vs...Bu mecralarda kendimi iyi ifade ettiğimi ve bu günkü beğenilerin, tüm bu çalışmalarımın ürünü ve sonucu olduğunu düşünüyorum. "Mektup' un benim için bir ayrıcalığı yok" dersem yalan söylemiş olurum. Şüphesiz bütün eserlerim benim için çok kıymetli ama Mektup "nazeninim" ve "yadigârım" hitaplarıyla anacağım kadar önem arz ediyor benim için.
7) Mektup'un konusundan biraz bahseder misiniz?
S.I: Mektup, aslında Türkiye gerçeğini yansıtan sosyal içerikli bir kitap diyebilirim. Ve tabii ki diğer tüm kitaplarımda olduğu gibi ana tema yine sevgi! Sevginin hayatları değiştirebilen, yaşama yön veren inanılmaz derecedeki gücüne inanıyorum.
8) Sizce kaleminizi bu kadar sürükleyici ve akıcı yapan nedir?
S.I: İnanın bunun için özel bir şey yapmıyorum. Sadece yazıyor ama içten, samimi ve hissederek yazıyorum. Her yazdığım kitapta kendimi o kitabın kahramanlarının yerine koyuyor, o zamana ve o mekanlara dahil oluyorum. Sanırım bu da bahsettiğiniz akıcılığı ve sürükleyiciliği var ediyor.
9) Sohbetimizde sona doğru yaklaşırken şu soruyu sormadan geçemeyeceğim; pandemi öncesi lakabınız "İmza Günlerinin Kraliçesi" idi. Pandemi geldi ve bu kez "Evde İmza Günü Yaratıcısı" diye anıldınız. Engelli vatandaşlarımızın ise Selianne' si olarak ün saldınız. Bütün bunlar ve buraya sığdırmakta zorlandığım pek çok ünvan...Bunları yaparken sonuçlarının bu şekilde olacağını hesap ederek mi yapıyorsunuz?
S.I: Kesinlikle hayır. Benim duygu dünyamda ve yüreğimde ince hesaplara yer yok! Özünde ve sözünde sevgi olan bir insanım ben. Dolayısıyla yaptığım herşeyi sevgiyle ve insanlarla kurduğum doğru iletişimin gücüyle yapıyorum. Bu inançla ve istekle yapıyor ve gerisini güzel yüreklerin takdirine bırakıyorum. Onlar da sağ olsunlar, yaptığım işlere, bu anlamda bana ve onlara gösterdiğim sevgime sahip çıkarak çeşitli unvanlarla taçlandırıyorlar beni. Hepsi bu!
10) Mektup çıktı ve hatta 2. Baskısı elden ele dolaşmakta. "Bu bana yeter" deyip yazmak için mola alma düşüncesinde misiniz yoksa ufukta yeni bir kitap var mı?
S.I: Bu bana yetmez! Yazmak, benim için bir tutku. Yazmadan nasıl yaşanır, artık onu bile bilmiyorum! Sıradaki kitabım Aşk-ı Gûzaf. Aslında yazımını bitirdiğim ve sadece derlemesini yapacağım bir romandır Aşk-ı Gûzaf. Sonrasında da yazacaklarım var... Yolculuğum henüz bitmedi!
Selin hanım, nefis bir sohbetti. Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederken, son sözü size bırakıyorum. Sevenlerinize ne söylemek istersiniz?
S.I: Keyifli sohbetimiz için ben de size teşekkür ediyor ve son kelamı okurlarım ve sevenlerim için etmek istiyorum. Bütün okurlarıma, canlarıma, fanlarıma gönül dolusu teşekkürlerim, sevgim ve saygımla.. İyi ki varlar ve hep var olsunlar. Yaşamım onlarla çok daha anlamlı.